19 Şubat 2012 Pazar

Oyuna Gelmedik (ARŞİV)


OYUNA GELMEDİK!

Hüsamettin Avşar


Bundan 23-24 yıl önceydi. Günlük bir gazetede yayına alınmış bir magazin/haberi hatırladım. İhbar üzerine basılan bir bakkalda, bakkal ile bir bayan tezgâhın altında çıplak yakalanmışlar. Gazeteciler de:
‘’Ne yapıyorsunuz, ne diye tezgah altındasınız, üstelik çıplak?...’’ diye sormuşlar.
Bakkal pişkince yanıt vermiş:‘’Efendim şekere zam geldiğini duyduk, çok korktuk, buraya saklandık!’’


Sorgulanmaları mahkemece kabul edilen ve tanıklarıyla, kanıtlarıyla, tetikçileriyle yakalanan çetelere sorulacak :’’ Ne yapıyordunuz bu bombalarla, tabancalarla, tüfeklerle, çantalık trilyonlarla?

Yanıtlar pişkince:’’ Efendim biz vatanı kurtarıyorduk.’’ olacak büyük bir olasılıkla Kimlerle?

Paşalarla, katliamcılarla, uyuşturucu bağlantıcılarıyla, sahteci üniformalılarla, itirafçılarla, faşist Kemalistlerle, Kemalist faşistlerle, tetikçilerle, susurluk çetecileriyle, infazcılarla, Hızb-i kontracı Kürtlerle, iplilerle, ipsizlerle ve de Atatürkçülüğü kullanan sahtekâr düzenbazlarla…

Kimin vatanını kimden kurtarıyorsunuz?’’ diye sorulacak mı bilemem. Ama bildiğim bir şey var: Bu vatanı babalarının çiftlikleriyle karıştırıyorlar olmaları… ille de bu vatanın nasıl kurtarıldığını merak ediyorlarsa, bizi dinlemelerinde yarar olacaktır zira biz bu vatanın kimler tarafından ve nasıl kurtarıldığını biliyoruz

Ve biz:
Ayrımcılığa ve şiddete karşı, çeteciliği reddeden, evrensel hukuku esas alan, bilime inançlı, doğaya saygılı, ırkçılığı insanlık suçu sayanlar bu oyuna gelmedik, gelmiyoruz.
Bunların köylü kurnazlığına dayanan politikalarının da hukukun işlerliği karşısında bozulacağına inanıyoruz. Bu davada Hukuk tecelli etmese bile bizin vicdanınızda yargının gerçekleşeceğinden kimsenin kuşkusu olmasın!
Yeter ki çeteci zihniyetin oyununa gelmeyelim,
Nasıl mı?
Fıkradaki gibi…

OYUNA GELME! (*)

Üzüm yemek için bir bağa izinsiz giren Türk, Ermeni, Kürt üç kafadarı suçüstü yakalar bağcı. Üçüne  birden gücünün yetmeyeceğini bilir. Önce dininden dolayı Ermeni'yi ayırarak diğer ikisini ayıplar: "Siz Müslümansınız. Müslüman malı ortaktır. Ben de Müslüman’ım ve benim malım sizin de malınız sayılır. Yiyin için helaldir. Ama, neden İslam'ın bağına bu abdestsiz Ermeni'yi soktunuz. Kabullenemiyorum. izin verin şu herifi bir güzel döveyim de İslam'ın onurunu kurtarayım."

Türk ve Kürt hak verirler İslam kardeşlerine ve izin verirler Ermeni'yi dövmesi için. Bağcı Ermeni'yi bir güzel döver ve bağdan kovar.

Sonra Türk'ü bir kenara çeker bağcı: "Ah, ne mutlu ki ben de Türküm. Ye soydaşım, tıkına tıkına ye allasen. Ama şu Allah'ın kuyruklusunu bağa sokmanı da bir türlü hazmedemiyorum. Bağın hepsini sen götür, damarlarındaki asil kan adına helal olsun. Ama şu Kürdü, her teveğin altında yüz binlerce şehidimizin yattığı bu ata yadigarı bağdan çıkarmama izin ver. Bırak onu bağdan kovayım."     

Bağcı izni koparır ve elindeki sopayla Kürdü bir güzel döver ve bağdan kovar.
Sonra bağcı, elindeki sopayla Türk’e yönelir: "Ey şerefsiz! Bu bağı sen sahipsiz mi sandın ki izin almadan girip talan etmeye kalkarsın? Ben malımı sana yedirir miyim lan?" diyerek bu kez Türk’ü döve döve bağın dışına atar.

Türk sürünerek kaçmaya çalışır bağdan. Biraz sonra, sürünerek kaçmaya çalışan Kürt’e yetişir. Birlikte sürünürlerken  Türk, yarı ağlamaklı, cılız sesiyle Kürt’e fısıldar: "Heval, biz ilk yanlışı Ermeni'nin dayak yemesine izin vermekle yaptık galiba."

(*) ( Bu fıkra yıllar önce Özgür Gündem gazetesinde İsmail Ayçiçek’in yazı ekinde yayınlanmıştı)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder