Maraş Katliamına Bir Not Eklensin
Yıl 1978… (…) Aynı zamanda Ankara-Kars Halk Kültür Derneği (KHKD) Başkanlığı yaptığım bir dönem… Bir seminerden ayrılıyorken yanıma gelen bir gurup üniversiteli genç, benimle özel bir konuda görüşmek istedi…
Maraşlı olduklarını söylediler. K.Maraş’ta son zamanlarda garip gelişmeler yaşanmakta olduğunu, sokak satıcılarının ve simitçilerinin sayısının arttığını, bazı adreslere işaretler konulduğunu ilettiler. K.Maraş’tan gelen bir heyeti zamanın başbakanı olan Sayın Bülent Ecevit’le görüştürmem konusunda yardım dilediler.
Maraşlı olduklarını söylediler. K.Maraş’ta son zamanlarda garip gelişmeler yaşanmakta olduğunu, sokak satıcılarının ve simitçilerinin sayısının arttığını, bazı adreslere işaretler konulduğunu ilettiler. K.Maraş’tan gelen bir heyeti zamanın başbakanı olan Sayın Bülent Ecevit’le görüştürmem konusunda yardım dilediler.
Bu isteği gerçekleştirebilmem zor değildi. Ecevit’e çok yakın
duran Senatörlerimizden sayın Sırrı Atalay, bu ve benzeri konularda bana yardımcı
olabileceğini söylemişti. Bu güvenceye dayanarak isteklerini
gerçekleştirebileceğimi söyledim.
Gençler, Maraş’tan
gelen heyetle buluşmak üzere ayrıldılar.
Sayın Sırrı Atalay’ı aramadan önce Kars CHP
milletvekillerinden Sayın Hasan Yıldırım’ı arayıp durumu aktardım. Sayın Hasan
Yıldırım, önemli bulduğu bu konuda bize yardım edebileceğini, Başbakanla
görüşüp kısa bir sürede görüşme sağlayacağını ve ardından bizi haberdar edeceğini
söylemişti. Öyle de oldu…
Sayın Hasan Yıldırım, Başbakanla heyetin görüşmesi için bir
randevu sağlamıştı.
Zaman Kaybetmemeleri gerekiyordu.
Tedirgindiler..
Onları TBMM’ye uğurlarken, dönüşte, görüşme sonucu konusunda,
beni bilgilendirmeleri ricasında bulundum.
Görüşme sonrası bana uğradılar.
Sayın Ecevit onlara:’’ Devlete güvenin! Polis ve jandarmanın güvenliğinizi sağlayacağı
konusunda endişe etmeyin !’’le özetlenebilecek bir söylemde bulunmuş, bu dil,
heyetin tedirginliğini umutsuz bir gerginliğe dönüşmüştü.
Teşekkürlerle ayrıldıklarında, haklarındaki senaryonun eyleme
dönüşmesinin an meselesi olabileceği endişesiyle uğurladım onları..
Bu görüşmeden Kısa bir süre sonra KATLİAM
oldu. Onları bir daha göremedim.
Bu Katliamlar sonrasında, katliamdan sorumlu tutulanlar,
bürokrat oldular, milletvekili oldular, bakan oldular. Ben de bu katliamı
protesto etmekten gözaltına alındım, altı su döktürülerek buzlandırılmış bir
hücrede 7 gün ayakta bekletildim, sonra da
‘’örgütlü eylemlere kalkışmak’’tan tutuklanıp Mamak askeri ceza evine atıldım.
Hüküm giydim ve önce açığa alındım, ardından istifaya mecbur edildim.
Ha! Kısa bir süre önce gözaltına alınıp salıverilen Ankara
Adliyesi PTT müdürü (Vanlı) sayın Taha
Beye takılmış :’’ Bak Taha bey, bana çok
benziyorsun, bir gün yanlışlıkla vurulabilirsin!’’ demiş ve şakalaşmıştık ya, 25 Aralık tarihli
gazeteler yazmıştı. Tutuklandığım gecenin sabahı, Taha Beyin kurşunlanmış
bedeni, evimin çok yakınında bulunmuştu.
‘’Tarihe bir not düşülsün!’’ diyedir bu söylediklerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder