19 Aralık 2012 Çarşamba

ULUCANLAR YANANLAR ULU-CANLAR

ULUCANLAR YANANLAR ULU-CANLAR

ULUCANLAR YANANLAR ULU-CANLAR

 Ulucanlar Ceza Evinde, maltada voltadayiz. Siyasi tutsaklar, ikiserli üçerli voltada söylesip dolaniyorlar.. Nefes alabilme telasi.. Volta ve sigara yoldasligi…


Erkekler için 2 Siyasi koğus var: Biri DHKP-C siyasetine; 2.’si de digerlerine ayrilmis. Digerleri dedigim: PKK, TKP/ML, TKP-ML, KIZILYIDIZ, TIKB, KALDIRAÇ, ATILIM, DEV-YOL, DEV-SOL, Devrimci Halk Partisi (!) ve de, SIYASAL PARTI yöneticileri, bir de Prof. Yalçin KÜÇÜK var.
 

Herkes kendi siyasetinden biri ya da birileriyle söyleşip dertleşiyor. Ceza evinde, sol kültür bunu gerektiriyor: Grup tavir ve pratigi böyle…
 
Yanimdan geçen voltaci gençlerden biri duraksiyor ve:’’ Abi seni taniyorum !’’ diyor . Dedikten sonra voltasini sürdürüyor, yeniden karsilaştigimizda da ayni sözü tekrarliyor. Meraklaniyorum.

 
Çay saati.
 
Siyasetler teklifsiz birbirilerinin çayini içmiyor. Bunu bildigim için beni tanidigini söyleyen genci çay içmeye çagiriyorum. Yüzüne dikkatlice baktigimda, hatirlayabildigim bir tanidik gibi gelmiyor bana. Kendisine çay ikram ediyorum.
 
‘’ Kusura bakmayin, sizi nereden taniyabilecegimi çikaramadim; çünkü ben 59 gün ölüm orucunda kaldim, hafizami kismen kaybettim, bu yüzden… ‘’ diyor. Bu söz benim saçlarimin dikenlesmesine yetiyor.

Tuhaflasiyorum.
 
Ve ne is yaptigimi soruyor. Neler yaptigimi söyledigimde heyecanlaniyor:
 

‘’ Tamam, buldum!’’ ‘’ Sen benim Edebiyat ögretmenimdin !’’diyor ve ekliyor: ‘’BEN MAHIR !’’
 
Mahir, Ibrahim Kaypakkaya yoluna yoldaş MAHIR…
 
 
Farkindaydi, hatirimi sormayi bir ödev biliyordu, saygili, sevecen biri… ‘’ Mahir Yoldaş, Ibrahim Kaypakkaya yoluna yoldas Mahir…
 
Gün geldi tahliye edildim… O dönem Ulucanlar Ceza Evinde ‘’geliyorum’’ diyen katliamin ayak sesleri yakinlasmisti. Bu Nedenledir ki son gece – gruplardan biri hariç- tüm siyasi tutsaklarla görüstüm ve kendilerini bekleyen tehlikeleri aktardim ve provokasyonlara karsi dikkatli olmalari gerektigini söyledim.







(Ayrintilari bir baska yazimda dile getirecegim)
 
Tahliye sonrasi –guruplardan biri hariç- diğer tüm siyasi guruplari ziyaret ettim. Hepsiyle teke tek görüstüm, şakalastim…

 
19 Aralık günü telefonum uzun uzun çalindi… Sabah erken, gece geç saatlerde çalinan telefonlarin benim için felaket olabilecegini biliyorum..
 
‘’Acele ULUCANLAR’A gel, Galiba katliam !’’ diyor telefondaki ses.
 
Eşimi alip ULUCANLAR’a gidiyorum.
 
Tanidiklarla merhabalaşiyoruz. Durum iyi degil.. Bir gurup anne bana dogru geliyor. Kadinlardan biri şaşiriyor beni görünce:’’
 
Sen firar mi ettin ? Tutsak değil miydin ?’’ diye soruyor..
 
Bir anne yaklasiyor ve ‘’Ben Mahir’in annesiyim, beni hatirladin mi ? !’’ diyor ve soruyor:’’ Mahirime bir sey olmus mu acaba !’’ .


Ben gülmeye mecbur edilmis bir yükümlülükle:’’ Mahir yasiyor. Sakin üzülme !’’ diyorum. Bu sözüme annelerden birinden itiraz geliyor:
 
‘’ Nereden biliyorsun ?’’ diyor.
 
Mahirin annesi karşı geliyor: ‘’ O benim Mahirimin ögretmeni, o bilir !’’ diye karsilik veriyor..
 
Bu ara gazeteden bir genç (bayan) muhabirden ricada bulunuyorum. Tüm duyumlari benimle paylasmasini istiyorum. Beni taniyan bir gazeteci.
 
1 saate varmadan gazeteci bana son haberleri aktariyor ve : ‘’Su an 6 ölü duyumu var, ölenlerden üçünün adini alabildim.’’
diye fisildiyor kulağima . Isimlerin yazili olduğu kağit parçasini bana uzatiyor,
 

ILK ISIM : MAHİR….
 
Korku dolu gözlerle bakiyor Mahir’in Annesi
 
Neler olduğunu anlamaya çalisiyor. '' Ne yazıyor o kağıtta ?'' diye bağırıyor.
 

Sözüm düğümleniyor. Gözlerim doluyor… Bir daha bakamiyorum Ibo’un yoluna yoldaş Mahir’in annesinin gözlerine…
 


Hüsamettin Avsar


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder