28 Şubat 2013 Perşembe

Başlık Parasına Kayıp Kızlarımız


             Başlık Parasına Kayıp Kızlarımız
        Hüsamettin Avşar

          ‘  Lo brayo, ma tu yî xweyê min ?’’


Yıl 1983… Bursa  Harmancık’ta Modern yapılı bir okulda, dersteyim.. Gergin yıllar… İhbarcıların, ihbarların ve de dayanıksız gizli tanıklıkların kol gezdiği ; içeri alınmanın bir ihbarcının alo demesi kadar kolay ve yakın olduğu yıllar..  

Pazartesi günü evim jandarmalarca basılmış, bana konuk gelen Ardahan Xelilefendi mahallesinden İhsan Rengiz  adlı bir arkadaşım  ‘’şüpheli şahıs olarak gözaltına alınmış ve ben bu gözaltına alınmışlığın yarattığı gerginlikle ders anlatmaya çalışıyorum…


Bir an dışarıdan bir çığlık duyuluyor… Anlam veremediğim ve anlayamadığım bir bağrışma…  Benimle bir ilgisinin olamayacağı düşüncesiyle ders anlatmayı sürdürüyorum.

Kapı çalınıyor,  nöbetçi öğrenci dışarıda bir kadının beni beklemekte olduğunu söylüyor, şaşıyorum; zira beni ziyarete gelebilecek bir bayan düşünemiyorum…


Merakla iniyorum merdivenlerden. Ana kapıda bekleyen bir kadın beni görür görmez:

’ Lo brayo ma tu yî xweyê min ?’’ diye bağırıyor.

Bir İhbarcı hemen yanı başımıza dikiliveriyor… Belli ki kadının Kürtçe çığlıklarını duymuş, böyle bir fırsatı kaçırmamak üzere mevzilenmiş.

Kadını kolundan tutup bahçenin kimsesiz bir alanına götürüyorum. Kadın tek kelime Türkçe bilmiyor.

Kimlerce gönderildiğini,  nereden ve nasıl gönderildiğini anlamam için  o  an sorgulamam da olası değil ; zira  İhbarcı arkamızda…

Yalnızca :  Dayika min tu kî yî u ku derekî yî ? ‘ diye sorabildim usulca.

 Kadın israrla: ‘Benim sahibim en misin ?’’ diye soruyor.

Müthiş duygulandıran bir soruş :

Ma tu  yî xweyê min ?

Çevre köylerin birinde evli olduğunu ve kocasının kendisine zulmettiğini anlatıyor nefes nefese…  ‘Ve dediler ki ‘ diye ekliyor kadın, git o adama; o adam senin sahibin (!)


Kimler tarafından gönderildiğini öğrenemedim.  Köyünü ve de kocasının kimliğini öğrendikten sonra kendisini uğurladım.

Söz verdim.. Ne gerekiyorsa onu yapacağıma dair… Can yakıcı bir durum… Hani  ‘namus belasına ‘ dedikleri bu olsa gerek…

Zulme uğramış bir kadın dikiliyor karşına:

  Lo brayo ma tu yî xweyê min ?’’ diye bağırıyor.  

Dolambaçsız, süslemesiz, eklentisiz, dosdoğruca..  


Kısa bir süre sonra verdiğim sözün gereğini yaptım.    Birilerinin, bu kadının sahipsiz olmadığını anlamış olduğunu öğrenmiş olmanın verdiği gururuyla ve de keyifle rahatladım.


Ne  güzel bir duygu… ‘’ Lo brayo ma tu yî xweyê min ?’’ diye bağıran bir kadına: ‘’ Ez xweyê  te nî nîm, ez brayê te me !’’  diyebilmek….

……

Aradan haftalar geçti..

Ben bu olayı unutmuşken, hiç beklemediğim bir gelişme oldu. ilk olay tüm bölgelerdeki kardeşlerimiz tarafından duyulmuş olacak ki : Kütahya; Gediz, Tavşanlı, Tunçbilek-Bursa Orhaneli, Keles- Balıkesir-Dursunbeyli coğrafyasından onlarca çığlık ulaşmaya başladı bana ve bize…  O bölgelerde çalışan Karslı , Artvin-Şavşatlı öğretmenler ve de DERSİM SÜRGÜNÜ dostlar aracılığıyla… Zulme uğradıklarını ve yardım beklediklerini haber saldılar bize   Başlık parasına uzak diyarlara (s)atılan kızlarımız…. Ve bu kızlarımızdan yükselen hawarlar….


Biz de haber saldık…. ‘  Onlar sahipsiz değiller! Biz oralara geleceğiz ve de gereğini yapacağız !’ diye.

Bu sahiplenmelerimiz belli oranda karşılık bulmuş olacak ki, hawarlar azaldı ve bize selam, sevgi ve de saygı dilekleri ulaştı..

Bir yıl sonra ayrıldık oradan. Biz ayrıldık ayrılmasına da hep o çığlık kaldı kulaklarımda:

   Lo brayo, ma tu yî xweyê min ?’’




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder