Başlık Parasına Kayıp Kızlarımız
‘ Lo brayo, ma tu yî xweyê min ?’’
Yıl 1983… Bursa Harmancık’ta Modern yapılı bir okulda,
dersteyim.. Gergin yıllar… İhbarcıların, ihbarların ve de dayanıksız gizli
tanıklıkların kol gezdiği ; içeri alınmanın bir ihbarcının alo demesi kadar
kolay ve yakın olduğu yıllar..
Pazartesi günü evim jandarmalarca basılmış, bana konuk gelen
Ardahan Xelilefendi mahallesinden İhsan
Rengiz adlı bir arkadaşım ‘’şüpheli şahıs olarak gözaltına alınmış ve
ben bu gözaltına alınmışlığın yarattığı gerginlikle ders anlatmaya çalışıyorum…
Bir an dışarıdan bir çığlık duyuluyor… Anlam veremediğim ve
anlayamadığım bir bağrışma… Benimle bir
ilgisinin olamayacağı düşüncesiyle ders anlatmayı sürdürüyorum.
Kapı çalınıyor, nöbetçi öğrenci dışarıda bir kadının beni
beklemekte olduğunu söylüyor, şaşıyorum; zira beni ziyarete gelebilecek bir bayan
düşünemiyorum…
Merakla iniyorum merdivenlerden. Ana kapıda bekleyen bir
kadın beni görür görmez:
‘’ Lo brayo ma tu yî
xweyê min ?’’ diye bağırıyor.
Bir İhbarcı hemen yanı başımıza dikiliveriyor… Belli ki
kadının Kürtçe çığlıklarını duymuş, böyle bir fırsatı kaçırmamak üzere mevzilenmiş.
Kadını kolundan tutup bahçenin kimsesiz bir alanına
götürüyorum. Kadın tek kelime Türkçe bilmiyor.
Kimlerce gönderildiğini,
nereden ve nasıl gönderildiğini anlamam için o an
sorgulamam da olası değil ; zira İhbarcı
arkamızda…
Yalnızca :’ Dayika min tu kî yî u ku derekî yî ? ‘
diye sorabildim usulca.
Kadın israrla: ‘Benim sahibim en misin ?’’ diye
soruyor.
Müthiş duygulandıran bir soruş :
‘ Ma tu yî xweyê min ?
Çevre köylerin birinde evli olduğunu ve kocasının kendisine
zulmettiğini anlatıyor nefes nefese… ‘Ve
dediler ki ‘ diye ekliyor kadın, git o adama; o adam senin sahibin (!)
Kimler tarafından gönderildiğini öğrenemedim. Köyünü ve de kocasının kimliğini öğrendikten
sonra kendisini uğurladım.
Söz verdim.. Ne gerekiyorsa onu yapacağıma dair… Can yakıcı
bir durum… Hani ‘namus belasına ‘ dedikleri
bu olsa gerek…
Zulme uğramış bir kadın dikiliyor karşına:
‘ Lo brayo ma tu yî xweyê min ?’’ diye
bağırıyor.
Dolambaçsız, süslemesiz, eklentisiz, dosdoğruca..
Kısa bir süre sonra verdiğim sözün gereğini yaptım. … Birilerinin,
bu kadının sahipsiz olmadığını anlamış olduğunu öğrenmiş olmanın verdiği gururuyla
ve de keyifle rahatladım.
Ne güzel bir duygu… ‘’ Lo brayo ma tu yî xweyê min ?’’ diye
bağıran bir kadına: ‘’ Ez xweyê te nî nîm, ez brayê te me !’’ diyebilmek….
……
Aradan haftalar geçti..
Ben bu olayı unutmuşken, hiç beklemediğim bir gelişme oldu. ilk
olay tüm bölgelerdeki kardeşlerimiz tarafından duyulmuş olacak ki : Kütahya; Gediz,
Tavşanlı, Tunçbilek-Bursa Orhaneli, Keles- Balıkesir-Dursunbeyli coğrafyasından
onlarca çığlık ulaşmaya başladı bana ve bize… O bölgelerde çalışan Karslı , Artvin-Şavşatlı öğretmenler
ve de DERSİM
SÜRGÜNÜ dostlar aracılığıyla… Zulme uğradıklarını ve yardım beklediklerini
haber saldılar bize … Başlık parasına uzak diyarlara (s)atılan kızlarımız…. Ve bu
kızlarımızdan yükselen hawarlar….
Biz de haber saldık…. ‘
Onlar sahipsiz değiller! Biz oralara geleceğiz ve de gereğini yapacağız
!’ diye.
Bu sahiplenmelerimiz belli oranda karşılık bulmuş olacak ki,
hawarlar azaldı ve bize selam, sevgi
ve de saygı dilekleri ulaştı..
Bir yıl sonra ayrıldık oradan. Biz ayrıldık ayrılmasına da hep
o çığlık kaldı kulaklarımda:
‘ Lo
brayo, ma tu yî xweyê min ?’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder